Hatay’ın İskenderun ilçesinde, babası Hakan Civelek’in (46) çalıştığı demir- çelik fabrikası lojmanlarında ailesiyle oturan, Fatih Anadolu Lisesi 2’nci sınıf öğrencisi Elif, babasının doğum günü için harçlıklarından biriktirip, evde sakladığı parayı çantasına koydu. Ara tatilin sona erdiği 6 Şubat’ta önce okula gidip ardından babası için hem pasta hem de hediye almayı planlayan Elif Civelek’in hayali, Kahramanmaraş merkezli depremlerle yıkıldı. Depremde oturdukları ev hasar görünce Elif, babası Hakan, annesi Beyza (38) ve kardeşi Fatih (8) Civelek, Antalya’nın Manavgat ilçesindeki otele geçici olarak yerleşti.
Depreme ilişkin yaşadıklarını anlatan Elif Civelek, “6 Şubat, babamın doğum günüydü. Harçlıklarımı biriktirerek, çantama koymuştum. ‘Okuldan çıkınca gidip, babama bir hediye alırım, pasta alırım, kutlarız’ diye düşündüm. O gece, o depremin olacağı hiç aklıma gelmedi. Bütün planlarım altüst oldu. Okula gidecektim, 2 haftalık tatilde arkadaşlarımı zaten özlemiştim. O gece, çok heyecanlı bir şekilde uyumuştum. Ertesi gün babamın doğum günü, okula gideceğim, dershaneye yazılmıştım. Her şeyin yıkılması sadece 1 dakikaya sığabiliyormuş” dedi.
‘2 ARKADAŞIM VEFAT ETTİ’
Televizyonda gördüğü felaketleri bu kez yaşadığını belirten Elif Civelek, “O gün yok bence o gün yaşanmadı bile. O gün dakikalar, saatler geçmiyordu. Telefon, internet hiçbir şey yoktu. Kimse ile kesinlikle iletişim kuramıyordu. Berbat bir gündü, gün olarak sayamıyorum. Arkadaşlarım ile haberleşmeye çalıştık ama o anda bize telefonları meşgul etmememiz söylendi. Birbirimize haber göndermeye çalıştık. Ekran resimleri aldık. Sürekli ‘Şurada göçük altında kalan arkadaşımız var, oraya gidin’ diye haberler verdik. Büyük bir dayanışma içindeydik. 2 arkadaşım vefat etti. İskenderun’da arkadaş, dost kavramı çok, hepimiz kardeş gibiydik. Hepimizi isim olarak bilmesek bile yüz aşinalığımız vardı” diye konuştu.
Bundan sonra felaket haberi gördüğünde bambaşka gözle bakacağını anlatan Elif Civelek, “Bir deprem haberi gördüğümde, kalkıp gitmek isterim. Benim yaşadığımı başkaları yaşamasın isterdim. O acı berbat bir şey, çok kötü bir şey. Kimsenin de yaşamasını istemem. Öyle bir durum ki ‘Asla yazmam’ dediğim kişilere, ‘Nasılsın, iyi misin?’ diye mesaj yazdım. Onlar da bana yazdı. ‘Asla konuşmam’ dediğim insanlar ile bu acı durumda tekrar konuşur oldum” dedi.
‘O KADAR SALLANIYORDU Kİ İLERLEMEMİZE İMKAN YOKTU’
Anne Beyza Civelek de deprem anına ilişkin “Ayağa kalktık, hepimiz çığlık çığlığa ‘Deprem oluyor’ diye bağırıyorduk. Eşime seslendim, eşim bana seslendi; oğlumu aldım, eşim de kızımı aldı. Yatak odasının kapısına kadar buluşabildik. Daha fazla ilerleyemedik. O kadar sallanıyordu ki ilerlememize ve çıkmamıza imkan yoktu” diye konuştu.
Beyza Civelek, oğlu Fatih’in çok etkilendiğini anlatarak, “Yemek yemedi, su içmedi, tuvalet ihtiyacını bile gidermiyordu çocuk. Uyumuyordu, gözü tavanda sürekli avizelere, lambalara bakıyordu. Onun o haline dayanamadım artık. Bizden 1-2 gün önce bir arkadaş, buraya bir otele gelmişti. O bize haber verdi. Sağ olsun devletimiz de böyle bir imkan sunmuş. Gelip, buraya yerleştik. Bırakmak istemedim ne evimi ne yuvamı ne arkadaşlarımı ama işin içinden çıkamadık. Çocuğunuzun yemek yemediğini ve günden güne zayıfladığını görünce başka bir şey yapamıyorsunuz” dedi.
‘ÇOK ACIYDI’
İskenderun’un yerle bir olduğunu belirten Civelek “Eşim 2 gün yardıma gitti. Biz de birlikte gittik. Ayrılamadık, arabanın içinde bekledik. Bir şey olursa hep beraber olalım, aynı noktada olalım, birbirimizi aramakta sıkıntı çekmeyelim çünkü telefon ve internet çok az çekiyordu. Gittiğimizde göçük altındaki insanları gördük. Bağıranları, aileleri; yemek yiyemeyen, su içemeyenleri hatta yanımızda bir miktar su götürdük. Bir aile vardı, vefat etmişlerdi. Akrabaları, yakınları, onların 6 günlük bebeklerini arıyordu. Onları gördük, seslerini duyduk. Her şey çok acıydı” diye konuştu.
Bundan sonrası için ne olacağını bilmediğini, evini bırakmanın kendisine çok zor geldiğini söyleyen Beyza Civelek, “Geleceğe dair planlarımız şimdilik yok. Onu hep düşünüyoruz, uyuyamıyoruz. Çocukların önünde ağlayamıyoruz bile. Konuşamıyoruz. Hep üstü örtülü bir şekilde konuşuyoruz” dedi.