Mert İnan – Türkiye’deki insanların gittikçe kızgın ve öfkeli kişilik yapısına büründüğü global araştırma şirketi Gallup’un son raporuyla ortaya konuldu. Her yıl dünya çapında 100’den fazla ülkeden katılımcıyla yapılan Küresel Duygular Araştırması 2021 sonuçlarına göre, Türkiye, Lübnan’dan sonra dünya genelinde en kızgın insanların yaşadığı ülke olarak tespit edildi. Dünyanın en kızgın ülkeleri sıralamasında Türkiye’yi sırasıyla Ermenistan, Irak, Afganistan, Ürdün, Mali ve Sierra Leona takip etti. Lübnan’da halkın yüzde 49’u kendisini “sinirli” olarak tanımlarken bu oran Türkiye’de yüzde 48 oldu.
Olmadık yerde patlama
Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur, hayatımızı olayları nasıl algıladığımız ve bu olaylara verdiğimiz tepkilerin belirlediğini söyledi:
“Hayat herkese adil ve adaletli değil. Anlık olaylara verilmesi gereken tepkileri biriktirip olmadık yerde patlamalar yaşayabiliyoruz. Ekonomik verilerin kötüleşmesi adalet algısını sarsarken, bu durum öfke ve stresin birikmesine neden oluyor. Ancak Türkiye’nin kızgınlık endeksinde Lübnan, Afganistan, Irak gibi ülkelerle aynı kategoride olması üzücü olduğu kadar düşündürücü.”
İyi uyku ve beslenme
Prof. Dr. Hakan Türkçapar da ekonomik koşulların negatif duygu ve düşünceleri katladığını dile getirdi:
“Araştırmadan elde edilen veriler çarpıcı. Yüksek sayıda insanla görüşülerek hazırlanan raporda Türkiye, olumlu hissetme de Afganistan ve Lübnan’dan sonra ikinci sıra. Olumsuz duygu durumu ve kızgınlığımızın birincil nedeni ekonomik nedenler. Negatif ruh hali zincirleme reaksiyon şeklinde bulaşıyor. Toplumsal şartlar iyileşmeden sakinleşmemiz zor. Sakinleşmek için iyi uyku, iyi beslenme dahası kaliteli bir yaşam gerekir. Olumsuzluklar ne kadar fazla olursa öfke patlaması da aynı oranda olur. Ruh halimizi şu aralar en çok ekonomik durum etkiliyor.”
Pandemi etkisi
Ekonomik sıkıntıların yanı sıra toplumsal kutuplaşmanın artması ve ortak yaşam duygusunun kaybolmasının kızgınlığı artıran sebepler arasında olduğuna dikkat çeken psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Sibel Çakır ise şunları söyledi:
“İnsanların bir arada zaman geçirme, eğlenme, dayanışma veya yas tutma, aidiyet ihtiyaçları var. Bu duygusal ihtiyaçların ve toplumsal birliktelik süreçlerinin yaşanamaması da kızgınlık ve öfkeli hissetmemize neden olabiliyor. İzole bir yaşam, yalnızlık, dış dünyanın tehlikeli ve bizden olmaması, bize yabancı ve tehlikeli olmasıdır. Pandemi şartları bahane edilerek birçok toplumsal etkinlik, festival iptal edildi. En son sokakta veya bir alanda tanımadığınız insanlarla ne zaman eğlenip güldünüz, ağladınız, birlikte mücadele ettiniz? Topluluk olarak birlikte kutladığımız veya üzüldüğümüz etkinliklerin ortadan kalkması da kızgınlığa neden oluyor. Tanımadığımız ancak aynı duygularla bir araya geldiğimiz insanlarla aidiyet duygusunu hisseder, sıkışmışlık, yabancılık ve yalnızlık gibi olumsuz duyguları gideririz. Bu talepler siyasi bir anlam taşımayabilir, yasaklamak, engellemek kutuplaşmaya neden oluyor, insanın birlikte yaşadığı insanlara ve dünyaya yabancılaşmasını ve gerilimi artırıyor. Her şeyin tehlikeli, olumsuz, tehdit edici algısı ciddi stres ve kızgınlığa neden oluyor.”
‘Bağırarak çözmeyelim’
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Dr. Emre Mutlu da şu tespitlerde bulundu:
“Ülkemizde öfkenin arttığını, saldırganlık gibi öfke ile ilişkili davranışların daha sık yaşanması göstermektedir. Öfke de diğer duygular gibi doğaldır. Duygunun davranışa yansımasını veya yansımamasını düzenlemek kişinin elindedir. Zorlukların ve stresin arttığı dönemlerde davranışları kontrol etme becerisi azalır. Özellikle sorun çözme becerileri işlevsel olmayan ve yeterli sorun çözme becerisi olmayan kişilerin, zorluklar karşısında öfkesini davranışlara daha çok yansıttığını görüyoruz. Sorunları kavga ederek, bağırarak çözmek yerine sorun çözme becerilerimizi artırmamız, özür dilemeyi ve kibar olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Listenin başında yer alan ülkelerin çoğunun sosyoekonomik düzeyi ve gelir eşitsizliği açısından benzer olması üzücü olmakla birlikte şaşırtıcı değil.”
Dünya üzgün
ABD merkezli Gallup’un 122 ülkede 127 bin yetişkinle gerçekleştirdiği araştırması, 2021’de dünyanın insanlar için bir önceki yıla oranla biraz daha üzgün, daha endişeli ve daha stresli bir yer haline geldiğini ortaya koydu.