Milliyet Gazetesi yazarlarından Şansal Büyüka, Spor Toto Süper Lig’de haftanın öne çıkan olaylarını kaleme aldı. İşte Büyüka’nın Dobra Dobra’da bu hafta öne çıkardığı konu başlıkları…
Rakamlar Digitürk’e ait… Bugün Süper Lig’i izlemek için kutu alan, para ödeyenlerin yüzde 90’ı Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş taraftarı… Tribünlere bakıyorsunuz, Trabzon da dahil dört büyükler 40-50 bin seyirciye oynuyor. Diğer takımlar 400-500 seyirciye… Her sezon, “Büyükler gelsin de para kazanalım” diye yol gözlüyorlar.
Onlara, “İstanbul’un üç büyükleri” diyoruz. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray… Arkalarında on milyonlarca taraftarları, geçmişlerinde bir asrı deviren tarihleri…
Sadece 20-30 oyuncudan oluşan birer futbol kulübü değiller. Her branşta yüzlerce, belki de binlerce sporcuya kucak açan gerçek anlamda spor kulüpleri…
Fenerbahçe’nin günümüzde milli takıma gönderdiği, hemen her branşta Olimpiyat, Dünya, Avrupa Şampiyonu olan, Türk bayrağını göndere çektiren, ulusal marşımızı dünyaya dinleten sporcuları unutulmasın.
Bu şampiyonlarla gururlanıyoruz, heyecanlanıyoruz, “Türkiye… Türkiye” diye ayağa kalkıyoruz. Bunları yetiştirmek, yarıştırmak, yaşatmak kolay mı sanıyorsunuz? Maddi, manevi, hatta zaman olarak büyük bedeller ödüyorsunuz.
Özellikle futbolda, elbette bir ayrımcılık olmasın. Büyük-küçük her kulüp eşit şartlarda yarışıp, rekabet etsin. Bu kaçınılmaz. Ancak, üç büyüklere ayırımcılık yapılmasın ama saygı duyulsun. Bunu hak ediyorlar.
Rakamlar Digitürk’ün ve yaklaşık beş ay öncesine ait… Bugün Süper Lig’i izlemek için kutu alan, para ödeyen, futbolun en büyük ekonomisini sağlayanların yüzde 90’ı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş taraftarı… Geriye kalan kulüplerin toplamı sadece yüzde 10’da kalıyor.
Bu rakamlar, öyle üfürme rakamlar değil… Bilimsel, müşteri profili dikkate alınarak, bayiler kanalıyla sahada yapılan araştırma ve çalışmaların sonucu ortaya çıkan rakamlar…
Tribünlere bakıyorsunuz, Trabzon dahil dört büyükler, maçlarını, 40-50 bin seyirciye oynuyor. Diğer takımlar 400-500 seyirciye… Her sezon, “Büyükler gelsin de para kazanalım” diye adeta yol gözlüyorlar. Buna rağmen hakaretten de vazgeçmiyorlar.
Galatasaray ve Özbek
Galatasaray’da kongreyi kıl payı kazanan Dursun Özbek ve ekibi, müthiş adımlar atıyor. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, Özbek ve ekibi kaybetse, Galatasaray çok daha fazla kaybederdi.
Özbek ve ekibi, Florya’da kulübün kendi malı olan 20 dönümlük alana sahip tesise bitişik, Emlak Konut’a ait 41 dönüm arsayı parayı ödeyerek aldı. Şimdi 61 dönümlük bu alana lüks konutlar yapılacak. Florya gibi çok pahalı bir semtte Galatasaray‘ın kazanacağı parayı düşünün.Üstelik; bu yönetimde, Erden Timur gibi önemli bir inşaatçı var.
Zakharyan kolay değil
Galatasaray artık yüksek uçuyor. Şimdi de Dinamo Moskovalı yıldız oyuncu Zakharyan’ı almaya çalışıyorlar. Ama kolay değil… Sorun parada pulda değil, Baba Norayr Zakharyan, aşırı bir Ermeni milliyetçisi olmasında… Duyduğuma göre, Hrant Dink cinayetini unutamadığı söyleniyor. Erden Timur gibi “şapkadan tavşan çıkartan” bir transfer sihirbazına rağmen bu iş olmaz.
Çok ekiyor, az biçiyor
Beşiktaş kazansın kaybetsin, “hızlı hücum” anlayışına bayılıyorum. Hatta lider Galatasaray’ı katarak yazıyorum, “Bu ligde Beşiktaş kadar hızlı hücum eden” ikinci bir takım yok.Bu hücumların sonucu doğal olarak çok pozisyon yakalıyor, çok şut atıyor, fazla karambol yaratıyor ama atabileceğinin en azını atıyor. Bunu anlamak zor… Çünkü elinde Aboubakar gibi, Cenk Tosun gibi, hatta Redmond gibi son vuruşları iyi yapan oyuncular var.
Beşiktaş liderden çok gerilerde olabilir. Ancak oyun olarak keyif veriyor. Stada gittiğinizde, ekrandan maçı izlediğinizde tatmin oluyorsunuz, zamanı boşuna harcamıyorsunuz.
Anlaşılamayan şu; bu kadar etkili oynayan bir takım nasıl oluyor da, son 15-20 dakikada bu kadar baskı yiyor, bunalıyor, hatta beraberlikten kalecisinin mucize uzanışı kurtarıyor?Hani, “Ne ekersen onu biçersin” demişler ya, Beşiktaş tam tersini yapıyor: Çok ekiyor, az biçiyor.
Güneş haklı
Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş’in açıklamasına hak veriyorum. TFF‘nin Gaziantep ve Hatay’ın ligden çekilmesine onaylaması son derece doğru… Ancak bu takımların şimdiye kadar oynadığı maçlardaki puan durumunu kabul edip, bundan sonra oynayacakları maçlarda, rakiplerine üç puan verilecek olması son derece yanlış… Gaziantep ve Hatay deplasmanlarına daha önce gidip puan kaybeden takımların ne günahı var? O zaman adalet, eşitlik kavramı ve hakça bir yarış ciddi darbe alıyor. TFF, Şenol Hoca‘nın bu haklı çıkışına ne der acaba?
Yaralar sarılmadan ne bahar gelir, ne yaz… – BEŞİKTAŞ ÇARŞI GRUBU
Trabzonspor’da yeni dönem
– Trabzonspor’da genel kurul kararı alındı ve Başkan Ahmet Ağaoğlu istifa etti. Trabzonspor’u çok iyi bilenlerden biraz araştırdım. Duyduklarımı anlatıyorum.
– Trabzonspor’un parasal yükünün tamamına yakınını taşıyan Başkanvekili Ertuğrul Doğan… Parasal sorunlar nedeniyle genel kurul gündeme geliyor. Başkan Ağaoğlu, “Mayısta bu kararı alalım” diyor. Doğan, “Mayısta ne değişecek? Şimdi alalım” diyor.
– Başkan Ağaoğlu, “Omuz omuza bağış toplantısı var. Şimdi ayıp olur, cumartesi Ümraniye maçına geliyorum, toplanalım, karar verelim” diyor. Yönetim buna rağmen toplanmakta ısrar ediyor.
– Başkan Ahmet Ağaoğlu’nun İstanbul’dan Zoom’la katıldığı yönetim kurulu toplantısı yapılıyor ve oylamada 9-6 “genel kurul” kararı çıkıyor. Bu karar üstüne Başkan Ahmet Ağaoğlu bütün görevlerinden istifa ediyor.
– Kulübün bütün parasal yükünü omuzlayan Ertuğrul Doğan tek başkan adayı görünüyor. Seçim işini hükümetin önemli isimlerine danışıyorlar, “Biz karışmayız” cevabını alıyorlar.
– Trabzonspor’un dönem sonuna kadar ödenmesi gereken 16 milyon euro borcu var. Ancak kulübün toplam borcu tam 8.5 milyar lira…
– Başkan Ahmet Ağaoğlu ile Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın arasının hiç iyi olmadığı ve Avcı’nın bu süreçte Ertuğrul Doğan’ın yanında aktif biçimde yer aldığı söyleniyor. (Abdullah Hoca’yı çok severim, bu iddianın yalan olmasını bütün gönlümle diliyorum.)
– Başkan Ahmet Ağaoğlu ile yıllardır selamı sabahı olmayan biri olarak yazıyorum; Ahmet Başkan‘ın ayrılışı şık olmadı. Ne olursa olsun, çok daha güzel bir vedayı hak ediyordu.
Dublörü bile bulunmadı
Bu sezon kaçıncı defa yazıyorum bilmiyorum. Bazı futbolcular vardır, hangi parayı alırsa alsınlar, pahalı sayılmazlar. Onlardan biriydi Nwakaeme… Allah için, Trabzon Yönetimi tutmak için uğraştı ama olmadı. Nwakaeme gitti, sadece Nwakaeme gitmedi, kendisi ile birlikte Trabzonspor’un ruhu, ağırlığı, etkinliği, rakibi korkutan havası da gitti. Trabzonspor, Nwakaeme’ye vereceğinden çok çok fazlasını harcadı, bırakın yeni bir Nwakaeme’yi bulmayı, dublörünü bile bulamadı.
Paramparça
Trabzonspor: Müslüm Gürses’ten gelsin; Paramparça…
Karagümrük: Süper keyifli… Bol gol bu adreste…
Kayseri: Bu kadar kaçırırsan, kazanamazsın.
Ümraniye: Kötü maçı yok, sonuncu… Şaşırtıcı…
Sivas: Atı alan Üsküdar’ı geçti, sonra kendine geldi.
Başakşehir: Gol yoksa, gerisi hikâye…
Konya: Giden gelir mi sandın, aldandın boşa yandın.
Ankaragücü: Kim der “Bu takım son sıralarda” diye…
Neden ayrı grupta olmazlar?
Bursaspor ile Diyarbakırspor, Süper Lig’de oynarken, aralarında ta oralardan gelen ve adeta “kan davası”na dönen çok ciddi bir gerginlik var.
Nitekim geride bıraktığımız hafta Bursa-Amed maçında çok büyük olaylar çıktı. Bu olayların elbette sportif tarafını aşan ve çok derin anlamlar yükleyen başka yönleri var. Biz işin futbol tarafına bakalım.
İki kulüp arasında bu kadar öldürücü bir rekabet varken, TFF iki takımı da getirip niye aynı gruba koyar? İkinci ligde beyaz-kırmızı iki grup var. İki takımın gruplarını ayır, olup bitsin. TFF‘nin kurumsal hafızası bunu bile düşünemeyecek kadar iflas mı etti acaba?
ANLAYANA
“Bu benim başıma neden sürekli geliyor” dersen, Şaman öğretisi şöyle der: Ders, sen öğrenene kadar devam eder.
Saygı duyuyorum
– Fenerbahçe Başkanı Ali Koç‘un, 5 yıllık görev süresi içinde ortaya koyduğu futbol aklını ve kadro mühendisliğini beğenmiyorum. Bunu defalarca yazdım.
– Buna rağmen; Ali Başkan’ın ülkede ekonominin bu kadar bozuk olduğu bir ortamda kulübe karşılıksız yaptığı 150 milyon euroyu aşan parasal katkısını takdirle karşılıyorum.
– Ayrıca; Ali Koç‘un, hele bu koşullarda, Fenerbahçe‘nin haklarının korunması konusunda ortaya koyduğu tavizsiz duruşa ve gösterdiği yüksek iradeye saygı duyuyorum.
İnşallah bu son olur
Fenerbahçe seyircisi, güvenlik gerekçesi ve valilik müracaatı ile Kayseri maçına alınmadı. Bu karar siyaseten alınmadıysa, Valilik adına üzücü ve zaaf yaratan bir karar… Kayseri Valiliği, bir maçın önlemini alamıyorsa, koca Kayseri kentinde güvenliği nasıl sağlayacak? Bütün takım taraftarları için diliyorum: İnşallah bu son yasak kararı olur.
Pasif pas
Başakşehir nasıl bir futbol oynuyor? Digitürk‘te istatistiklere baktım, Alanya maçında Deniz Türüç‘ün dışında rakip kaleye tek şutu yok. Oysa top ezici biçimde Başakşehir‘in ayağında… Pas sayısı rekor seviyede… Ama nasıl pas, resmen pasif pas… Sağdan sola, soldan sağa… Rakip savunmanın arkasına tek pas yok. Bir-iki futbolcuyu birden oyundan düşüren pas sayısı resmen sıfır… Emre Hoca, tempoyu hızlandırmak, pasif pası azaltmak, daha aktif bir takım yaratmak zorunda…
Vur deyince öldürüyoruz
Alanya-Başakşehir maçının bitiminde tam 10 dakika uzatma verildi. VAR için oyun durmadı, sakatlıklar çok fazla olmadı, sadece oyuncu değişiklikleri yapıldı. Bu neyin 10 dakikası… Ölçüsü, kriteri var mı? Hiç ortalamamız yok. Vur deyince öldürüyoruz.
Farioli ve Yanal
Farioli (Alanya): Nihayet gitti, macera bitti, galibiyet geldi.
Ersun Yanal (Alanya): Geldi, dokundu, kazandı.
Karzev (Başakşehir): Mahmut’u da, Alexiç’i de kesemez.
Figueiredo (Başakşehir): Varsa oynar, niye kesik?
Diagne (Keregümrük): Üç gol, bir asist… Olağanüstü…
Cavaleiro (Alanya): Arı gibi çalıştı.
Abdülkadir (Trabzon): Sallanan takımda, ayakta kalan tek adam…
Ferdi Kadıoğlu (Fenerbahçe): Dünya yeni bir füzeyle tanıştı.
Mert Günok (Beşiktaş): Bir kurtarış, bir galibiyet getirdi.
Gökhan (Ankaragücü): Kaç kurtarış yaptı, saymaya yetişemedim.
Aboubakar (Beşiktaş): Adına, kalitesine yakışan gol…