Ağır vasıta şoförü olarak çalışan işçi, İş Mahkemesi’ne başvurarak, iş sözleşmesinin herhangi bir sebep bildirilmeden feshedildiğini ancak yasal haklarının ödenmediğini öne sürdü. Fazla çalışmalarının karşılığının kendisine ödenmediğini, çalıştığı sürece yıllık izin kullanmadığını ve iş sözleşmesinin feshinde hak etmiş olduğu yıllık izin alacaklarının da kendisine ödenmediğini ileri süren işçi, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı ve fazla çalışma alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etti. Davalı şirket ise iddiaları reddetti.
Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı davalı şirket istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, işverenin itirazını reddetti. Davalı şirket bu kez kararı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.
Emsal nitelikte bir karara imza atan 9. Hukuk Dairesi, işçinin yıllık iznini kullanıp kullanmadığının ispatının işveren sorumluluğu altında olduğuna dikkat çekti. Kararda, işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlaması gerektiği hatırlatıldı. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işverenin işçiye yemin teklif edebileceği dile getirildi. Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretin işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödeneceği vurgulanan kararda şöyle denildi:
İŞTE ALININ KARARIN DETAYLARI
“Böylece iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zaman aşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti talep etmesi mümkün değildir. Bu nedenle işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini talep etmesinde hukuki menfaati vardır. Somut uyuşmazlıkta hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işyerinde 5 yılı aşkın çalışması olduğu tespit edilen davacının tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 100 gün olduğu belirtilmiş ve yıllık izin ücreti alacağına yönelik talep, davacının hiç izin kullanmadığı kabulü ile hüküm altına alınmıştır.
Ne var ki 5 yıl boyunca yıllık ücretli izin kullanılmadan çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacı asil çağrılarak yıllık izinlerle ilgili beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya çerçevesine göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”